Dünyayı domates ve muzla besleyebilir miyiz? Yer gök domates/muz
Bazı dönemlerde bazı gıdalar yapılan tanıtım ve propagandalar sebebi ile ilgi çekmektedir. Satışları artarken, bir süre sonra diğer alternatif gıdalardan insanlar uzaklaşarak tek tür gıda hammaddelerine doğru yönelmektedir. Dar bir gıda çeşitliliğine alışkanlık ise dünyadaki biyoçeşitliliği de riske sokarken ekim alanları alışılan bir kaç tür ürünün istilasına uğrarken vahşi tarım uygulamaları ile de diğer çeşitler yok edilmektedir. Bu bilinçsiz propagandalar ekonomileri de riske sokmaktadır. Çünkü gıda alışkanlığı kolay kolay değiştirilebilecek bir durum değildir. Tüketiciler alıştıkları gıdaları tüketmeye devam edeceği için alıştıkları gıda ithal bile olsa onu alma isteği devam edecektir. Bu durum ise ülke ekonomilerini riske sokarken, yerel üreticileri de iflasa sürüklemektedir. Bununla beraber kuraklık veya kötü geçen hasat mevsimlerinde ülkelerde gıda krizlerine yol açmaktadır.
En son geçen yıl dünyada yaşanan yağ krizi buna iyi bir örnek olmuştur. Türkiye gibi geleneksel gıda tüketimine alışık olan toplumlarda ise bu yağ krizi çok sert geçmiştir. Çünkü Türkiye'deki tüketiciler zeytinyağı ve ayçiçek yağına alıştırıldığı için diğer yağlar hep zararlı olarak bilinçaltına yerleştirilmiştir. Halbuki ülke gıda güvencesi için yağ, hububat, meyve-sebze gibi ürünlerde çeşitlilik önemlidir. O dönem ayçiçek yağı olmadığında fındık yağı, soya yağı, pamuk yağı, palm yağı, kanola yağı gibi yağlar da tüketici tarafından ulaşılabilir ve kullanılabilir olmalıdır.
Özellikle gelecek yıllarda gıda kıtlıkları ve krizleri daha çok görülecektir. Gıda hammadde çeşitliliğinin bu sebeple olabildiğince çok ve yerel olması ön şart durumuna gelmiştir. Elbette ki, zeytinyağı bireyler için değerli ve yararlı bir yağdır, ancak ülke gıda güvencesi ise tek düze kullanılması zararlıdır. Kıtlık veya kuraklık olduğu yıllarda zeytinyağı bulunmadığında, diğer yağlardan uzaklaşan tüketiciler ithal zeytinyağına hücum edeceklerdir. Kişi için yararlı olan zeytinyağı bu defa ülkeler için zararlı duruma gelecektir.
Gıda arzındaki değişiklikler ve kentleşme, demografi ve yüksek gelir gibi faktörler nedeniyle gıda talebi daha tek düze, daha çeşitsiz ve daha homojen hale gelirken, ekonomik ve uygun gıda talebi daha yüksek hale gelmiştir. Genel olarak, gıda üretim miktarları kalori, protein ve yağ olarak artan talebe paralel olarak küresel çapta artmış ve ulusal gıda tedarik sistemleri, özellikle ana tahıl ve yağ bitkileri açısından benzer şekilde artış göstermiştir.
Dünya genelinde yaklaşık 300 bin bitki türü potansiyel olarak yenilebilir ve gıda olarak insan tüketimi için mevcut olsa da, insan diyetleri birkaç hayvan ve bitki türüyle sınırlıdır. Mısır, pirinç ve buğday 2021 yılında dünya genelindeki toplam tahıl üretiminin yaklaşık yüzde 90'ını kapsarken, domates ve muz meyve-sebze üretiminde en büyük payına sahip olmuştur. Öte yandan, tüketilen başlıca hayvanların toplam üretimi son 50 yılda küresel olarak artmıştır. Ülkeler arasındaki gıda arzı homojenliği 1961'den 2009'a kadar yüzde 16,7 oranında artmıştır. Yani global gıda tüketim zincir sistemi herkesi aynı tür gıdalarla beslemeye yöneltmiştir. Ülkelerinde ithal gıda kolaycılığı da gıda çeşitliliğini minimize ederken, tek tip gıda emtiaları gıda çeşitliliğini de azaltmıştır. Bununla birlikte, gıda arzı verilerinin diyetlerde bulunan bitki ve hayvan türlerinin miktarını ve çeşitliliğini olduğundan az gösterebileceği göz önünde bulundurulmalıdır, çünkü yabani olarak toplanan, bahçelerde yetiştirilen veya baharatlar gibi az miktarda tüketilen bitkiler genellikle dikkate alınmamaktadır. Mevsimsellik de göz ardı edilebilmektedir.
Gıda sistemleri, herkese yeterli, güvenli, çeşitli ve besin açısından zengin gıda sağlama konusunda giderek artan zorluklarla karşılaşmaktadır. 2050 yılına kadar 2,3 milyar insan yüzde 70 daha fazla gıdaya ihtiyaç duyacaktır. Özellikle tarımdan kaynaklanan insan faaliyetlerine bağlı iklim değişikliği, dünya genelindeki nüfusları yaşam tarzlarını ve beslenme alışkanlıklarını yeniden düşünmeye, hükümetleri ve paydaşları da strateji ve politikalarını yeniden değerlendirmeye zorlamaktadır. Küresel çapta yaşanan savaşların gıda güvenliği üzerinde muazzam bir etkisi vardır ve bu etki sadece doğrudan savaşa dahil olan nüfusu değil, aynı zamanda çatışma bölgelerinin dışında yaşayanları da etkilemektedir. buna Rusya-Ukrayna savaşı iyi bir örnektir. Dünyanın tahıl, bakliyat, şeker ve yağlı tohumlar ambarı olan bu iki ülkenin savaşı sebebi ile dünya iklim krizine ve pandemi süreçlerine ek olarak tehlikeli bir gıda krizi dönemine girmiştir. Bu tür savaşlar, ileride de gıda tedarik zincirlerinin kesintiye uğramasına, savaş bölgelerinden gıda ithal edilememesine ve gıda fiyatlarının artmasına yol açabilir. Bu nedenle, öncelikle nüfusun gıda güvenliğini sağlamak için ulusların kendi kendine yeterliliği çok önemlidir. İthal gıdadan vaz geçilerek gıdanın yerelde üretilmesi ve çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Özellikle son yıllarda pirinç tüketen Uzak Doğu ülkelerine de buğdayın alıştırılması, yerel meyve-sebze yerine daha tropik ithal meyve-sebzelere insanların alıştırılması gıda çeşitliliğini tehlikeye atmaktadır.
Gelecek zamanda ise Rusya, Katar, İran, Azerbaycan ve Körfez ülkeleri sahip oldukları doğal gaz rezervleri sebebi ile gübre fiyatlarını belirlemeye devam edeceklerdir. Bugün dünyada gübre üretimi yoğunlukla doğal gazdan üretilmektedir. Petrol ülkeleri bir nevi gıdanın da fiyatını belirleyen ülkeler olacaktır. Gıda çeşitliliğinde bu sebeple toprağa azot (gübre) bağlayan bitkilerin gıda olarak ekilmesi, verimli tarım, bilinçli sulama, topraksız tarım, etkin mücadele gibi tekniklerin ne kadar kritik olduğunu da ülkeler yaşayarak öğrenecektir.
* Prof. Dr.
Gaziantep Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi
Gıda Mühendisliği